Karanlık odada gözleri bantlanmış halde bekleyen o kız, dudakları hafifçe aralanmış, nefesi kesik kesikti. “Hey, bebğim, sen misin?” diye fısıldadı adam, sesindeki hırçınlık ve sabırsızlık sarkıyordu. Uzun zaman olmuştu buraya gelmeyeli ama o anlaşılan hala bilincindeydi her şeyin farkında. Gecikmişti belki ama bunu telafi etmek için ne gerekiyorsa yapmaya kararlıydı. Derinlere inmekten çekinmiyordu; daha önce hiç bu kadar ileri gitmemişlerdi.
“Şuna bak hele,” dedi adam aldırmazca, bedenini onun üzerine çekerken. O an ağızdan çıkan “Aman Tanrım!” sesi ortamı iyice kızıştırdı. Birbirlerine öyle sokuldular ki, adamın elleri her yanını keşfediyor, dili acımasızca teninde geziniyordu. Kızın bedeni tuz buz olmuştu; zihni karmakarışıktı ama bir yandan da buna karşı koyamıyordu. “Ne yapıyorsun lan?” diye homurdandı korkuyla karışık heyecan içinde genç kadın ama cevabı duyduğunda daha da ürperdi: “Kardeşin nerede?”
“Kardeşi dışarıda,” dedi adam soğukkanlılıkla, “Bu işi ciddiye alamayacağımızı bilmiyorum.” Ama kız nihayet pes etti; yasak ilişkinin büyüsü onları tamamen sardı. Kardeşi dönmeden her şeyi bitireceklerdi; işler kontrolden çıkmadan önce. “Böyle devam ederse yakalanacağız,” diye düşünürken vücudu onu dinlemiyor, sadece zevkin doruklarında savruluyordu.
Adam derin derin giriyordu içine; her hareketi onu biraz daha parçalıyor, ona kendisini teslim ettiriyordu. “Ona ne demeli şimdi? Bu ne kadar pis tutku,” diyerek kekeledi kadın. Ağzından küfürler dökülüyor, vücutları terden ıslanmıştı artık. “Seni böyle aptal gibi görmek hoşuma gidiyor” diye mırıldandı adam alttan alta… Göğüslerine ellerini bastırıp yalarken gözleri parıldıyordu.
Sonra o an geldi: Tüm engeller yıkıldı, bedenler birleşti, çığlıklar birbirine karıştı ve sonunda hepsi patlama noktasına ulaştı! O gizli sevişmenin ateşi küllere dönüşene kadar sönmedi hiç; yasak olanın lezzeti tüm acılarından ağır basıyordu. Her şeye rağmen oradaki tek gerçek onlardı: Tutkunun en kirli haliyle buluşan iki ruh…